senin en çok hangi yanını seviyorum biliyor musun? bana cevap vermemeni.
çünkü ne zaman ki -gerek burada, gerek karalama defterimde- sana bir şeyler yazsam, anlattıklarımın üstüne diyecek pek bir şey olmuyor. sen de biliyorsun, ben sadece anlatıp susmak, sonra da anlattığım tarafın beni anlamış olduğunu görmek istiyorum. hepsi bu. ve sen bunları çok iyi yapıyorsun.
beni anladığını düşünmemin sebebini de aslında çok iyi biliyorsun. ben sana hep yalnız kaldığımda içimi döküyorum. bir şey kazanmış ya da kaybetmiş olayım fark etmiyor. yalnızlık atağı, ikisini de gözetmez tanrı misafiri olmak için. dibine kadar yalnızsam, sesim çıkmıyor ve elimden bir şey gelmiyorsa, sana döküyorum içimi. çünkü yalnızlığı senden iyi kimse anlayamaz.
öyle ipe sapa olaylarda da koşmuyorum sana. şu ana kadar defterimde yaklaşık bir deste yazı yazdım sana dair. hepsinin gerekçesi de, dün yaşayan insanı bugün içine almış tabut kadar ağırdı. ki zaten o yazıların ana temaları da -kaybettiğim sevdiklerimin baş rollerde olduğu- ölümlerdi.
ya yine o buhran süreçlerinden birini yaşıycam, ya da bu sefer bir istisna olacak ve teğet geçecek. şimdilik bekliyorum, elimden hiçbir şey gelmiyor.
böyle zamanlarda beklemekten, durgunluk sağlamayan sessizlikten, hayırlı haber getirmeyen yollardan ve her gün umudumu çürüten yanımdan nefret ediyorum. bu sefer işim çok daha zor. önümden, arkamdan ve sağımdan saldırdılar. tek bir tarafım açıklık, ona da gitmeye benim mecalim yok. kafam öğrenci evi kadar karışık ve dağınık.
etrafımda yığınla insan var. siyaset, futbol falan konuşuyorlar. hepsi ve dahası hakkında onlarca satır yazdım ama kimseyle paylaşamadım. çünkü bu hakir zamanımda, insanlarla olabildiğince az etkileşime girmek istiyorum. aklım meşgulken, birisiyle kendim olarak sohbet edemem. beklediğim yerlerden haber gelmeli. hayırlı ya da vahim. ama gelmeli.
geçenlerde üç gün içinde iki kitap bitirdim. ama okuduklarımdan hiçbir şey anlamadım. öylesine okumuşum, aklım başka yerdeymiş. farklı farklı konularda bilgi/tespit yazıları yazmayı denedim. yazdım da, hepsi duruyor kenarda. bi' ara sakin kafayla tekrar gözden geçirmeliyim. belki bu sözlüğe de aktarırım. en son, o, odağına kilit vurulmuş aklımı esnetmek için üst üste birkaç tarantino filmi izledim. en ufak tesir etmedi. durum hala stabil..
içi dolu bir silah gibiyim lan. kulakları çınlatacak bir ses çıkartmaya ve patlarken katır tepmesi gibi geriye doğru savrulmaya hazırım. ama boğazımda susturucu misali birkaç düğüm var. dilim ateş etse kimse duymaz, anca fısıldarım. onu da duyan olmaz, senden başka. ki biliyorum, sen beni fısıldamasam bile duyuyorsun. belki hiç olmamayı isterdin ama, benim için iyi ki varsın..
şarkımız;
link