bugün
yenile
    1. 14
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu canlı 1992 yılından beri takip edildi ve 2004 yılında new york times tarafından makalesi yayımlandı. i̇smi ise; "yalnız balina" i̇sminin neden böyle konulduğu çok acıklı bir hikaye. çünkü yalnız balina'nın diğer balinaların aksine ne bir arkadaşı, ne de bir ailesi var. hiçbir gruba veya topluluğa dahil değil. hiçbir zaman sevgilisi ya da eşi olmadı, asla olmayacak da. aslında diğer balinalar gibi şarkısını 2'li veya 6'lı çağrılar halinde söylüyor. her çağrısı yaklaşık 6 saniye sürüyor. ama onun bir farkı var; diğer balinalar 12 - 25 hertz frekanslarda haberleşirken, yalnız balina şarkılarını 52 hertz'de söylüyor. bu yüzden hiçbir balina onu duyamıyor. iletişim kurmak için yaptığı her çağrı yanıtsız kalıyor. şarkılarını boş yere söylüyor. yakarışı boşlukta kayboluyor. onun ise bu durumdan haberi var mı yok mu bilmiyoruz. ama onun bu dünyadaki herkesten iyi bildiği bir şey var; yalnızlık o yalnız başına söylediği her şarkıyla günden güne biraz daha depresyona giriyor, biraz daha sinirleniyor, biraz daha umudunu kaybediyor, söylediği şarkılar gittikçe daha derinlerde kayboluyor...
      3içim acidi be. - hayatzor 15.10.2016 16:12:25 |#2837672
      2bu balinayı bulup sarılasım gelmişti benim. sonra dedim ki kendime kendime "ya beni yerse, ya boğulursam?" :)) - finito 15.10.2016 16:15:22 |#3343440
      3tok karnına sarılmak lazım. ama çok masum geldi ya - hayatzor 15.10.2016 16:17:13 |#2837673
      butun yorumlari goster (9)
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bazı geceler aklıma geliyorsun. Seni düşünüyorum. Yaşadığın yalnızlığı, günden güne tükenen umudunu, her şeye rağmen inatla söylediğin şarkıları. Keşke bir imkanımız olsaydı da arkadaş olsaydık, beraber şarkı söyleseydik. Elimden bir şey gelmiyor. Tek yapabildiğim; Seninle olmasa da senin için bu şarkıyı dinlemek ve şarkıya eşlik etmek. "now i feel i'm growing older and the songs that i have sung echo in the distance like the sound of a windmill goin' 'round i guess i'll always be a soldier of fortune"
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      seni seven birileri var, bilmesen de ben seni seviyorum. ne zaman soldier of fortune dinlesem (her gün dinliyorum.) aklıma geliyorsun, seni anıyorum.
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ismail abi ile kan bağının olduğunu düşündüğüm, yalnızlık nedir lan ciddi ciddi cevap verin sorusunun en içten ve en doğru cevabını vereceğine inandığım arkadaşımdır kendisi. yine şarkımızı dinliyordum, buraya gelip seni de yâd etmek istedim. (bkz: sen benim en kral arkadaşımsın ismail abi)
    5. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yine kaldık baş başa. baksana bu başlıkta bile bizden başkası yok. ben de senden cevap alamıyorum ya, neyse. beklemediğim şeyler oldu, göz göre göre kaybettiğim şeyler. korkma, öyle aptal saptal aşk acısı falan çekmiyorum. kaçmana gerek yok yani. ben daha başka şeylerden bahsediyorum. daha ağır, daha ailevi, hayatın daha acı verici gerçeklerinden... sovyetlerden daha çabuk dağıldım. hevesimden hızlı gelen sorularım, akabinde de uykumdan önce kaçan huzurum var. neden her sorunun işareti gelip beynime kanca misali saplanıyor da dokunduğum her an ondan kurtulmak yerine daha da kötü oluyorum? neden o kancalardan kurtulsam bile izi ve acısı hep aynı kalıyor da kabuk tutmuyor, dokundukça ve hatta nefes aldıkça bile beynim zonkluyor? aklımda iki görüntü var, aynı perspektife ve bakış açısına sahip. ama birbirleriyle bağdaştıramıyorum. ikisinde de aynı kişi var. birisinde dinç, yaşlı ama sağlıklı. gözleri de masmavi... hatta o kadar mavi ki; ona "deniz gözlüm" demek yerine, denize "... gözlüm" diyorum. diğer görüntüde de aynı kişi var. ama çok değişmiş. fazla tükenmiş, yüzü çok yıpranmış. gözleri kapalı... sahi, gözleri neden kapalı? ne manası kaldı şimdi denizin, boğazın, istanbul'un? kim, hangi hakla uyur artık huzura sarılıp? hayat en gerçek şeyleri, neden en acı yöntemi kullanarak öğretir? link
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yine şarkımızı dinliyordum, seni de anmak istedim. kendimi, savruk rüzgarla dans etmeyi bilmeyen körpe bir bulut gibi hissediyorum. yıllardır başı boş bir halde yol alıyorum. eskiden hafiftim, yüküm yoktu. zamanla ağırlaştım, içim doldu. şimdi dokunsalar ağlayacak vaziyetteyim. hem de sağanak ağlayışlı. neden böyle oldu? link
    7. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      senin en çok hangi yanını seviyorum biliyor musun? bana cevap vermemeni. çünkü ne zaman ki -gerek burada, gerek karalama defterimde- sana bir şeyler yazsam, anlattıklarımın üstüne diyecek pek bir şey olmuyor. sen de biliyorsun, ben sadece anlatıp susmak, sonra da anlattığım tarafın beni anlamış olduğunu görmek istiyorum. hepsi bu. ve sen bunları çok iyi yapıyorsun. beni anladığını düşünmemin sebebini de aslında çok iyi biliyorsun. ben sana hep yalnız kaldığımda içimi döküyorum. bir şey kazanmış ya da kaybetmiş olayım fark etmiyor. yalnızlık atağı, ikisini de gözetmez tanrı misafiri olmak için. dibine kadar yalnızsam, sesim çıkmıyor ve elimden bir şey gelmiyorsa, sana döküyorum içimi. çünkü yalnızlığı senden iyi kimse anlayamaz. öyle ipe sapa olaylarda da koşmuyorum sana. şu ana kadar defterimde yaklaşık bir deste yazı yazdım sana dair. hepsinin gerekçesi de, dün yaşayan insanı bugün içine almış tabut kadar ağırdı. ki zaten o yazıların ana temaları da -kaybettiğim sevdiklerimin baş rollerde olduğu- ölümlerdi. ya yine o buhran süreçlerinden birini yaşıycam, ya da bu sefer bir istisna olacak ve teğet geçecek. şimdilik bekliyorum, elimden hiçbir şey gelmiyor. böyle zamanlarda beklemekten, durgunluk sağlamayan sessizlikten, hayırlı haber getirmeyen yollardan ve her gün umudumu çürüten yanımdan nefret ediyorum. bu sefer işim çok daha zor. önümden, arkamdan ve sağımdan saldırdılar. tek bir tarafım açıklık, ona da gitmeye benim mecalim yok. kafam öğrenci evi kadar karışık ve dağınık. etrafımda yığınla insan var. siyaset, futbol falan konuşuyorlar. hepsi ve dahası hakkında onlarca satır yazdım ama kimseyle paylaşamadım. çünkü bu hakir zamanımda, insanlarla olabildiğince az etkileşime girmek istiyorum. aklım meşgulken, birisiyle kendim olarak sohbet edemem. beklediğim yerlerden haber gelmeli. hayırlı ya da vahim. ama gelmeli. geçenlerde üç gün içinde iki kitap bitirdim. ama okuduklarımdan hiçbir şey anlamadım. öylesine okumuşum, aklım başka yerdeymiş. farklı farklı konularda bilgi/tespit yazıları yazmayı denedim. yazdım da, hepsi duruyor kenarda. bi' ara sakin kafayla tekrar gözden geçirmeliyim. belki bu sözlüğe de aktarırım. en son, o, odağına kilit vurulmuş aklımı esnetmek için üst üste birkaç tarantino filmi izledim. en ufak tesir etmedi. durum hala stabil.. içi dolu bir silah gibiyim lan. kulakları çınlatacak bir ses çıkartmaya ve patlarken katır tepmesi gibi geriye doğru savrulmaya hazırım. ama boğazımda susturucu misali birkaç düğüm var. dilim ateş etse kimse duymaz, anca fısıldarım. onu da duyan olmaz, senden başka. ki biliyorum, sen beni fısıldamasam bile duyuyorsun. belki hiç olmamayı isterdin ama, benim için iyi ki varsın.. şarkımız; link